Şahin Kuşunun Hazin Hikâyesi’nden Çocuk Terbiyesine…
Mesnevî’den bir hikâye :
“Yaralı şahin kuşu, bir yaşlı kadının bahçesine kondu. Yaşlı kadın perişan görünümlü şahine acıdı, merhamet etti yanına aldı.
Aç şahinin önüne çocukları için hazırladığı hamur bulamacını koydu. Şahinin, önüne konan tasa gagasını daldırması ile başını sallayarak geri çekmesi bir oldu. Çünkü şahin et yerdi, hamur bulamacını yiyemedi.
Yaşlı kadın, şahinin bu hâlini görünce üzüldü:
«-Vah!» dedi, «Gagan uzamış, kıvrım kıvrım olmuş. Yumuşacık bir hamur bulamacını bile yiyemez olmuşsun. Senin önceki sahibin hiç mi Allah’tan korkmazdı ki, şu gaganı düzeltmemiş hiç!..» dedi ve eline aldığı kör makas ile şahinin gagasını kesmeye çalıştı.
Şahin yaşlı kadının elinden kurtulmak için çırpınsa da, nâfile, kaçamadı. Yaşlı kadın şahinin gagasını kesti.
Şahin çırpınırken, yaşlı kadın, şahinin kanatlarını gördü:
«-Vah!..» dedi, «Senin eski sahibin sana hiç bakmamış, şu kanatların ne hâle gelmiş, kimi uzun, kimi kısa kalmış!..» diyerek, şahinin o güzelim kanatlarını elindeki makasla düzeltmeye başladı.
Şahin acı ile kıvrandı, çırpındı… Çâresizce pençelerini kadının koluna attı ve tırnaklarını kadının koluna geçirdi. Yaşlı kadın, şahinin kanatlarını -güya- düzeltirken koluna batan tırnakları gördü:
«-Vah vah! Önceki sahibin nasıl merhametsizmiş ki, bir kere bile tırnaklarını kesmemiş. Tırnakların ne de çirkin olmuş.» dedi ve elindeki makas ile şahinin avlanmakta kullandığı pençelerini söküp attı.
Câhil ve yaşlı bu kadının elinde rezil olan şahinin gözleri doldu. Yaşlı kadın, şahinin bu hâlini görünce hiddetlendi:
“-Kimseye iyilik yaramıyor ki!..” dedi, “Ben iyilik yapıyorum, kuş ağlıyor.” diye söylendi. Sonra da elindeki kuşu:
“-Git hadi, bildiğin yere!..” diyerek kaldırdı havaya attı.
Şahin çırpındı uçmak için… Ama kanatları kesikti, uçamadı… Acı ile yere inmek istedi, tırnakları sökülmüştü yere de konamadı… Kendini yan üzeri bir kulübeciğin arkasına attı.
Koca koca avları, gökyüzünde süzüle süzüle avlayan cesur şahin kuşu, câhil kadının elinde korkak bir kargaya dönüşmüştü.
Şimdi biraz düşünmeli. Bu hikâyeden payımıza düşenleri, pedagog Adem Güneş’in, aşağıdaki satırlarında çok güzel açıkladığını düşünüyorum:
Birçok anne-baba, çocuklarını yeterince tanıyamadıkları için, ellerindeki şahin bakışlı çocukları, kargaya çeviriyorlar da farkında değiller. Hiçbir çocuk diğeri ile aynı değildir. Çocukların karakterleri tanınmadan çocuk terbiyesine girişilir ise, o takdirde şahin karakterli bir çocuk, bir süre sonra korkak bir kargaya dönüşme riski taşır.
Einstein okulda başarısızdı, çünkü öğretilmeye çalışılan konular ilgisini çekmiyordu. O dönemde tarım toplumu olan Almanya’da; “İnek nasıl sağılır, toprak nasıl gübrelenir, ağaç nasıl budanır?” konuları çocuklara öğretiliyordu. Einstein ise bunları değil, kainattaki ince dengenin nasıl kurulduğunu merak ediyordu. Yıllar sonra farklılığı farkedildi, bilim dünyası nefeslerini kesip onun konuşmalarını dinlemeye başlamıştı ama ne yazık ki her çocuk Einstein kadar şanslı değildi. Derslerinde başarısız olan binlerce çocuk, bir ömür boyu karga muamelesi yapılarak, tırnakları, gagası, kanatları yolunarak; şahini şahin yapan özellikler kopartılıyor da kimsecikler fark etmiyor bile…
Tıpkı Van Gogh’un fark edilmediği gibi… Yaşadığı dönemde kimsecikler dönüp yaptığı resimlere bakmıyordu. Hatta bir gün eşi:
“-Bırak şu gereksiz işleri de, git adam gibi bir işte çalış. Evinin ihtiyacını karşıla, yemek yapacak bir şeyimiz kalmadı!” dediğinde, öyle sinirlenmiş ki atölyesinde bulunan onlarca tabloyu o gün sokak ortasında bir parça ekmek karşılığında satmış. Dün bir ekmek karşılığında satılan o tablolar, bu gün kimin elindeise, o kişi dev bir hazinenin sahibi durumunda…
Çocukların eğitimi ile ilgili bir bölümü daha inşallah yarın sizlerle paylaşacağım… Görüşmek üzere…