Bu Bizim Hikâyemiz…
Yüce Rabbimiz, kullarına olan muhabbeti sebebiyle, onlara sonsuz bir hayat hazırladı. Bu sonsuz hayatta zevk ve safa içinde yaşamalarını istedi ve cenneti yarattı; bu güzellik ülkesini sayısız nimetlerle donattı.
Bu nimetlerin benzerlerini tatmaları ve kendilerine bu kadar değer veren Rablerini tanımaları için onları dünyaya gönderdi.
Onlara bir iyilik daha yaptı. Kendilerini sonsuzluk diyarına götürecek rehberler gönderdi. En çok sevdiği son rehbere Kur’ân-ı Kerîm adlı bir yol haritası, bir kılavuz kitap verdi. “Bunu iyi okursanız, yolunuzu şaşırmadan bana gelirsiniz” dedi.
Bu uzun sonsuzluk yolculuğunun huzurlu ve neşeli geçmesi için belli mesafelere “Ruh dolum tesisleri ve bakım istasyonları” koydu. Otomobilleriyle seyahat edenlerin belli aralıklarla yakıt almaları gibi, bu yolculukta belli mesafelere namaz istasyonları, oruç istasyonları, dua ve zikir istasyonları gibi tesisler yaptı. Bu mânevî bakım ve dolum tesislerinde kullarının devamlı surette kendilerini yenilemelerini sağladı.
Esasen nerede, ne zaman durup nasıl yenilenmek gerektiği yol haritasında kısaca işaretlenmişti. Ama Rehberimiz Efendimiz, adına sünnet ve hadis denen açıklamalarıyla yol haritasını doğru anlamamızı sağladı…
Misâl mi, işte size namaz. Elimizdeki kılavuz kitapta “bakım ve dolum tesislerinde namaz kılarak kendimizi tazelememiz” emrediliyordu; ama namazı nasıl kılacağımız hakkında orada en küçük bir açıklama yoktu. Çünkü Yüce Rabbimiz, kılavuz kitabımızı bu tür izahlarla doldurmak istememiş, açıklamayı ve uygulamayı sevgili peygamberine bırakmıştı. O da bize namazı nasıl kılacağımızı öğretti…
İnsanoğlu yol boyunca gördüğü, beğendiği şeyleri alıp arabasına doldurmaya pek meraklıydı. Ama bu ağırlıklar otomobilin süratine engel oluyordu. Onların zaman zaman kargo istasyonlarına verilmesi gerekiyordu. Yüce Rabbimiz yol boyunca zekât ve sadaka istasyonları koymuştu. Peygamber Efendimiz, arabamıza yük olan bu ağırlıkları, daha sonra bize getirecek olan kargo istasyonlarına nasıl teslim edeceğimizi öğretti.
Bedenimizi de lüzumsuz gıdaların deposu haline getirerek ruhumuzu maddeye esir ediyorduk. Vücudumuzu ve ruhumuzu bu ağırlıklardan kurtarmak için de yol boyunca oruç istasyonları konmuştu. Sevgili rehberimiz bize oruçla ruhumuzu nasıl kurtaracağımızı belletti.
Kısacası Peygamber Efendimiz nerede, ne zaman, ne yapmamız gerektiğini bize uygulamalı olarak öğretti. İşte hadis ve sünnet böyle meydana geldi.
Sonsuzluk yolunun sevgili yolcuları!
Bir yere seyahat ederken kaptanımızın uyarılarını can kulağıyla dinleriz. “Yanınıza şunu alınız; yol boyunca şunu yapmayınız” dediği vakit sözlerini titizlikle uygularız.
Öyleyse ömrümüzde bir defa yapacağımız bu yolculukta da Rehberimiz’in uyarılarına kulak vermeliyiz. Şunu da çok iyi bilmeliyiz: Onun bize verdiği öğütleri kendisine Allah Teâlâ öğretmiştir. Allah Teâlâ’nın onayından geçmeyen hiçbir şeyi Peygamberimiz bize öğretmemiştir.
Hepimiz birer cennet yolcusuyuz. Yapmakta olduğumuz bu yolculuğu ciddiye almalıyız. Şimdilik şöyle yapayım da, bir başka sefere böyle yaparım deme imkânına sahip değiliz.
Ana cadde işte budur. Ana caddeyi bırakıp keçi yollarına sapanlar, sonsuza kadar pişman ve perişan olurlar.
Prof. Dr. M. Yaşar KANDEMİR