Kızı olan anne yalnız değildir hayatta…
Peygamber Efendimiz (s.a.v), kızı Hz. Fatma’nın çeyizi serildiği zaman çok duygulanmış, ağlamış. Bu durum kızını da çok üzmüş, “Canım babacığım, bu mutlu günümüzde sevinmen gerekmez mi?”, diye sormuş. Peygamber Efendimiz (s.a.v) yaşlı gözlerle : “Anneciğini, Hatice’yi hatırladım. Senin gelin olduğunu, çeyizinin sergilendiğini görmeyi ne kadar arzu ederdi.”, demiş.
Annenin hayattaki yerini hele de kızının hayatındaki yerini anlatabilmek çok zor ve bence Hülya BALÇIN bunu başarmış:
Anne-kız arasında sırrı çözülemeyen kutsal bir bağ vardır. Zamanla birbirlerine daha çok benzer davranışlar gösterirler. Kimi zaman kızlar anesinde tasvip etmediği tavrı kendisi de yaparak anneye gün geçtikçe daha çok benzediğini farkeder.Evlenip baba ocağından ayrılınca annenin değeri başka bir anlama bürünür. Başucu rehberi olur kızı için. Yemek tarifleri, eşini idare etme tüyoları, çocuk büyütme becerileri gibi hayata ve insana dair tüm bilgilerde onun engin tecrübelerine başvurulur. Her nedense hep o bilge kadının dediği çıkar. “Anne sezgisi” bir nevi yol haritası gibi olur. Annenin dizinin dibinden başlayıp, kendi evinin annesi olana kadar tüm evrelerde kızlar, farkında olmasalar da anne nakışının izlerini taşırlar. “Anasına bak kızını al” denir, bu işleyişe bakarak…