Alış-veriş…
Alış-veriş sürprizlerle dolu bir macera, baştan sona. Ancak bazı zor anları da yok değil.
Bunlardan biri, epeyce vakit geçirdiğiniz, hatırı sayılır sayıda kıyafet giyip çıkardığınız bir mağazadan, kocaman bir kararsızlık bulutu eşliğinde eliniz boş çıkmanız. Neden mi? Geride bıraktığınız mağaza görevlisinin ruh haline, dağılan tezgâhlara, bir de saatinize baktığınızda bu sorunun cevabını bulmak mümkün.
Mağaza görevlisi, kararsızlığınıza derman olmak için kim bilir ne diller dökmüştür size. İçinize sinmeyen her noktaya karşılık çözüm önerileri sunmuştur:
– Potluk mu var; giydikçe toplar.
– Biraz bol mu durdu, çekme payı vardır, yıkadıkça çeker.
– Kat izi varsa, ütüledikçe gider.
Nedir sizin derdiniz? Rengi mi beğenmediniz? O da muhtemelen sezonun en çok satılan rengidir.
Ancak nafile, bir türlü içinize sinmez. Zaten genelde de vitrinde göründüğü gibi durmaz üzerinizde. Ortamda öyle bulutlar dolanır ki, “olmadı bir çift çorap alıp çıkayım” diye düşünürsünüz. Nedenini anlayamadığınız bir yük çöker omuzlarınıza.
Mağaza görevlisine gelince… O, sizden ne zaman ümidini keseceğini çok iyi bilir. Tezgâhın üzerindekileri toplamaya başladığı an, işte o andır. Zaten durum yüzüne de yansır.
Son söz size ait: “Kem küm… Neyse, çok teşekkür ederim, zahmetler verdim. Biraz daha dolaşalım, olmazsa tekrar uğrarım.”
Aman efendim, ne demek… Her zaman bekleriz.
çok iyi bir yazı bu; ben de kendimden çok şey buldum doğrusu ev mi alıyorsun hadi artık diye dürten bir eş eksik sadece bu yazıda
bir de sonuç kısmında sen de katlama kısmına yardım edersin bari bi işin ucundan tutayım diye onu da atlamamak lazım
ha evet bir de o var di mi, atlamisim onu 🙂 bu daginiklikta emegim cok ne de olsa diyerek…