Ramazan Hatıraları
Sahurlarda, davulun sesini duyar duymaz neşe ve heyecan içinde yataktan kalkardım, daha doğrusu fırlardım. Davulcunun ritmine uydurarak oynadığımı da hatırlıyorum. 🙂
Sonra çalışma zamanım gelirdi.
Şöyle ki; alt katımızda oturan rahmetli babaannemin telefon talimatı ile aşağı kata inip, kızartmış olduğu sigara böreklerini taşırdım evimize.
Ya da annemin yaptıklarından onlara götürürdüm. Bir arada yaptığımız sahurlar da olurdu.
Bu arada sesimi duyan komşuların bir takım rica ve ikramlarını da programa dahil ederdim.
Meşhur yarım gün oruçlarımız vardı. O gün, babaannem katardı torunları önüne, doğru iftar alışverişine.
Canımız neyi çekerse gücü nispetinde alırdı azar azar. Akşama doğru heyecanla nevalelerimizi hazırlar, o harika anın gelmesini beklerdik.
Hele pide kuyruğunda beklemek nasıl hoşumuza giderdi. Yanımızda da biri varsa arkadaşlık edecek, kuyruk muhabbetlerinin tadına doyum olmazdı!
Kış ayları ise, iftar sonrası salep keyfimiz olurdu aile boyu. Teravih namazı sonrası babam, tezgâhı kurardı oturma odasına. Tüp gazın üzerine meşhur salep tenceresini yerleştirir, başlardı tatlı tatlı karıştırmaya. Babaannem ve dedem de gelir, keyfimiz ikiye katlanırdı.
Bol muhabbet olurdu, televizyona bakan gözler yerine. Zaten televizyonda da ne seyredeceğimiz belliydi. Arayıp tarayıp yine de karar verememe gibi bir durum yoktu. Ben de bizim ailenin uzaktan kumandasıydım. Kanal değiştirmek için değil tabii ki. “Biraz rengiyle oyna şunun güzel kızım.” ya da “Azıcık da sesine dokun bakalım”gibi fonksiyonlarım vardı.
Çokça söyler olduk “ yok öyle artık eski bayramlar, eski Ramazanlar” diye ama, adı üstünde işte “eski”. Kim bilir, çocuklarımız da belki bizim gibi bu bayramları, Ramazanları arayacaklar “ah nerede vah nerede” diye diye.
Sizin de eklemek istedikleriniz olursa, kısa da olsa, lütfen hiç düşünmeden yazın, Yazma Vakti çok memnun olur. 🙂