Eylül
Yazın kendimize minik tuvaller almıştık. Ben kendi tuvalimin üzerine ‘oku’ yazmıştım, Zeynep de ‘never stop dreaming’. (Asla hayal kurmaktan vazgeçme)
Bugün okulun ilk günü. Okulların açılmasıyla birlikte, sanki ben de okula gidecekmişim gibi hissediyorum.
Ne yapacağımı ya da nasıl yapacağımı bilememe kaynaklı bir karın ağrısı da beraberinde eşlik ediyor. Sanki sırf benim çocuklar okula gidecekmiş gibi! Ama neyse ki sonra geçiyor.
Bu benim huyum! Başlangıçlarda bir karın ağrım, tatlısı sonradan artan bir heyecanım oluyor.
Allah zihin açıklığı versin hepsine! Hallediyor onlar, biz ne yapıyoruz? Onlarla beraber erken kalkıp, kahvaltı yapıyoruz, evden güzelce uğurluyoruz.
Dünyanın her ülkesinde sayısız çocuk ve ebeveyn yılın bu zamanları aynı şeyleri yaşıyor.
Yani seninkiler ne ilk ne de son Sedacığım. Sen de öyle!
Allah ömür verdiyse, onlar da büyüyecek, okullarına gidip gelecek. Ve sen, öğrencilik hayatını seneler evvel bitirmiş olsan da onlarla beraber erken kalkmaya devam edeceksin. Kız yoksa sen bunu mu dert edersin?
Müfredat falan hazır, kimse senden bir şey istemiyor, rahat ol.
Okuldan gelen mektuplar, veli toplantıları, geziler, arkadaşlar, ve bir takım ekstralar… Geç olur, yanlış olur, sorun değil, bir şekilde hepsi olur. Canın sağolsun. En önemlisi bu!
Yeter, iyi terapi yaptım sana bugün. Kalk da bir çorba koy!
Bu kadar duygusal olma. Dünya kaynıyor!