Kulak Misafiri Olmak
Kulak misafiri olmak diye bir deyimimiz var.
Niyete göre bazen tatsız olabilen bir şey, bazen de güzel.
Ben çok misafir oluyorum etrafımdaki konuşmalara.
İlginç gelirse devam ediyorum, gelmezse bırakıyorum.
Ne konuşuluyor diye özellikle dikkat kesilmiyorum ama
kulağıma geldiğinde de kayıtsız kalamıyorum.
Mesela dün, uçakta arka koltukta oturan bir gençle yanındaki
amcanın konuşmalarına misafir oldum.
Ay ne tatlı bir misafirlikti bu! 🙂
Amca, kırk yıl Avusturya’da çalıştıktan sonra emekli olmuş.
Çocukları büyümüş, kendi yuvalarını kurmuş.
Çok güzel Türkçe konuşuyordu.
Yanındaki gence Türkiye ile bağını koparmamasını öğütledi.
Akrabalarını tanımasını, ülkesinin farklı yerlerini ziyaret etmesini de..
Sonra birbirlerine yaşlarını sordular. Genç delikanlı amcaya
yaşına göre çok genç göründüğünü ve nasıl bu kadar pozitif olabildiğini sordu.
Amca şöyle devam etti: “Bak delikanlı; benden bir tane var.
Hiçbir şeyi kafama takmam. Yapabildiğimi yaparım.
Olan olur, olmayana neden olmadı diye üzülmem.
Bir evim var, olsun. Yeter.
Elimden geldiğince gezer yine evime döner yatarım.
Yaşamak güzel. Arkamdan hoş şeyler bırakmak arzusundayım…”
Sonra yemekler geldi, sohbete ara verildi. Devamında
teknolojiden, iklimden, ilerde kim bilir neler olabileceğinden bahsedildi.
İki farklı jenerasyonun muhteşem ötesi tatlı sohbeti ve
bilmedikleri bir üçüncünün kulak misafirliği.
Uçuş sonunda dayanamayıp arkamı döndüm.
İkisinin de yüzünü görmek istedim.
Gülümseyerek “kulak misafirinizdim” dedim.