Ofis mi Ev mi?
Home Ofis – Ofis Home
Bir ofis ne kadar ev olabilirse bir ev de o kadar ofis olabilir,
dedi çok bilen Seda Hanım.
Evler zaten küçük.
Hadi bir köşeye masa koyup çalışma ortamını ayarladın;
o ev süpürülecek, önünden arkandan geçilecek.
Sevaptır diye sana da yandan bir bardak kahve uzatılacak.
Kulağında kulaklıkla mutfakta konuşurken şar şar musluk açılacak,
tencere kapakları belki yere yuvarlanacak.
Çoluğun çocuğun varsa onlardan da nasibini alacaksın.
Belki evimizde misafir, yerde yatak var!
Evden çalışıldığında,
çok basit bir metrekare hesabı ile görüşmelere yansıyacak ev ortamını kestirmek
hiç de zor olmayacaktır.
Yöneticiler, devlet görevlileri bunu da hesaba katıyordur.
Zaten katmıyorlarsa orada işleri ne, dermişim.. 🙂
Diyeceğim o ki, siz gelmeden önce buralar komple evin kadınına aitti.
Eve döndüğünüzde kavuştuğunuz ortam öyle kolay oluşmuyordu.
Ev havalandırılıyor, süpürülüp siliniyordu.
Bu arada da ocakta tencereler kaynıyor, kekiniz, pudinginiz eksik olmuyordu.
Sonra ödevler yapılıyordu. Kitaplar okunuyordu.
Gerektiğinde yazıcıdan çıktılar bile alınıyordu.
Evden toplantılara katılmaksa, o da yapılıyordu.
Bugün birçoğumuz gün içinde anamızla, babamızla, eş dost, akrabamızla
kulaklıkları takıp görüntülü konuşuyoruz.
Şimdi beni iyi dinle dostum, evet o arka fondan gelen sesler ev ahalisine ait.
Diyorlar ki; ancak bu kadar sessiz olabiliriz, çünkü burası bizim evimiz.
Sizin de ofisiniz olacaksa, ev ile ofisin tatlı kucaklaşmasına teslim olmalısın.
Ayrı bir oda yoksa, al laptopunu kucağına ya da geç bir masaya, çalış.
Uzan ofisine, okuluna evinden uzanabildiğin kadar.
Hiç üzme tatlı canını!
Nerede buranın stajyeri?!