Sütçü Amca
Sütçümüzü özledim!
Yanlış okumadınız, sütçü amcamı özledim.
Puding yapmak için 750 ml sütü tencereye boşalttığımda farkettim bunu.
Süt tasını karşısında heyecanla sıkı sıkı tutuşumu,
bir yandan da sohbet edişimizi özledim.
Bembeyaz önlüğüyle, uzun boylu, yakışıklı,
son derece tatlı dilli ve etkileyiciydi.
Ondan bir aferin alabilmek, süt dolu tası dikkatlice tezgaha koymak,
ah be, ne güzel bir histi.
Zile basıp, aşağıdan “sütçü” diye seslendiğinde,
annem bazen bugün almayacağımızı söylerdi
ya da bu görevi bana verir “Bugün istemiyoruz de” derdi.
Nasıl sinir olurdum, ne demek istemiyoruz.
Sütçü Amca’yı göremeyecek miydik?
Kaldı ki ben süt içmeyi sevmeyen bir çocuktum.
Hala da içemem.
Annem de sinir olurdu bana
“Sanki kana kana süt içiyor da üzülüyor almayınca” diye.
Ama süt ürünlerini severdim.
Peynir, yoğurt, sütlaç, tavuk göğsü..
Yahu ne anlatıyorsun derseniz; hayatımızda böyle insanlar var.
Randevulaşmadan, hayatın rutini içinde görüştüğümüz, görünce
kendimizi daha iyi hissettiğimiz, iyi şeyler yapmak üzere
günümüze devam ettiğimiz.
Bu, marketteki bir çalışan, kasabınız, pazardaki bir tezgah sahibi ya da
ne bileyim köşedeki taksi durağının sahibi olabilir..
Alışveriş yapmadan, bir selam alıp verseniz bile
göğsünüzün genişlediğinizi hissedersiniz.
Böyle de bir abartma huyum var işte benim.
Herkes şu ara hayatının sütçü amcası kim, düşünüp bulsun.
Bu aralar kimi görmek iyi geliyor size?
İşinizi sever ve düzgün yaparsanız, duruşunuzla,
böyle, bir çocuğun kalbinde iz bırakırsınız.
Bakın Seda 40 yaşına gelmiş, hala sütçü amcam da sütçü amcam..
Hava atmak gibi olmasın da şimdiki çocuklara, biz öyleydik cınım,
sütçü amcamız vardı.
Kapımıza kadar getirirdi sütümüzü sevgisiyle..
Hepimizi tanırdı. Hepimizi..
Tamam mııaa?!